Uzun yıllar tekstil sektörünün içinde
bulunmuş, daha sonraları reklam ve pazarlamada marka oluşturma ve marka
yönetmeyi de içselleştirmiş bir kadın olarak, geçmişten bugüne kadar baktığımda
zarafetin bir kadın için çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Yılların tecrübesiyle
anladım ki bütün kadınlar zarif olmayı ve en azından zarafetini korumayı
kendileri için zevkli olsa da, dert edinmekteler. Onun için sadece zarafeti
giyim kuşamla ve modayla özetlemenin yanlış olduğu kanısındayım.
Özellikle şuurlu bir kadın için zarafetin
önemini vurgulamak istiyorum. Kısaca zarafet erkeklerden çok, kadınlara yakışan
bir kelime. Zarafet Allah tarafından kadına verilmiş bir lütuf. Zarafetin
özünde aynı zamanda edep var. Yüz kızarma var. Onun için müslüman bir kadın zarafetini
sadece giydiği elbiseyle, kullandığı aksesuarla göstermez. Bilakis zerafetini
inanca dayalı, başta tesettür kaidelerini içselleştirmiş olarak, bakış, duruş,
davranışlarıyla taban tabana zıt farklı dünya görüşündeki
insanların bile hayranlık duyabileceği değerlerle varlığını gösterir.
Fakat bir kadın için neyi nasıl giyip giymeyeceği, neyi nasıl kullanıp kullanmayacağının aşağı yukarı eğer tesettürle ilgili hassasiyeti varsa elbette kendisi için giyim kuşam ve aksesuarları seçmede kriterleri olacaktır. Bu anlamda modanın ve piyasa ekonomisinin dayattığı bütün ürünleri sorgular. Ancak kendisine yakışanı ya da kendi fikirlerini de uygulayabileceği özel tasarımlara yönelir. Her zaman söylediğim gibi zarif bir müslüman kadın, kendi inanç dünyasından kopmadan, sadelik çerçevesi içinde kıyafetini belirlemede hiç bir zaman zorluk çekmez.
Zarafet madem ki kadına mahsustur ve
Allah tarafından kadına verilmiş bir lutuftur; o halde doğuştan ruhuna işlenmiş
bu güzelliği özünde yaşamalı ve onu korumasını bilmelidir. Yaptığımız her işi
inançla, ulvi davranışla, hakkını vererek yapmakla birlikte görsel olarak
da göze batmayan, örnek alınabilecek bir konumda durmak tüm kadınların ilk
kuralı olmalıdır.
Türkan Eraslankılıç
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder