Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
makale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
makale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Zerafet Kombinlerde Saklıdır


Sevgili okuyucularım, biz kadınlar hepimiz birer renk tutkunuyuz. Bütün renkleri seviyoruz ve renklerin kendilerine göre birer anlam ifade ettiğini biliyoruz. Favori renklerimiz olduğu gibi, favori renklerin dışında da beğendiğimiz renkleri kıyafetlerimizde, ev tekstili ve dekorasyonlarımızda özellikle imkanımız elverdiği ölçüde kullanarak hayatımıza renk katarız. Hani çok klasik bir sorudur; kıyafetlerinizde hangi rengi daha çok seversiniz dediğinizde, kimimiz pembe, kimimiz, siyah, kimimiz gri, kimimiz beyaz, yeşil, kahverengi, mor, sarı gibi cevapları duyar gibiyim.

İmaj ve Algı Sorunumuz


Hayat bir dengeden ve bir ahengten ibaret olmalı. Denge insanın kurallara, yerleşmiş genel edep ve adaba uygun olarak kıyafetimizi, duruşumuzu disiplin altına almaktır. Aheng ise göze ve gönle hoş gelen şairane, kadın olarak zarif, asil, arifane, hekimane ve safiyane duruşumuzdur. Denge ve aheng bizim nasıl bir imaja sahip olduğumuzu ve nasıl bir algıyla toplum içinde bulunduğumuzun bir göstergesidir. Kıyafeti sadece üzerimize geçirdiğimiz elbiseden ibaret görmememiz gerekir. Kıyafet esas olarak ahlaki davranışlarımızdır. İyiliklerimizdir, gülümsememiz ve gülümsetmemizdir. Gönül almamız ve gönül yapmamızdır. Ne yazık ki insanlık ve müslümanlık olarak buna tam manasıyla idrak edemediğimizi söyleyebilirim.

Ölçülü Giyinmek

Bir gerçeği şekillendiren o gerçeğin özünü oluşturan onun ölçüsüdür. Görünen ölçüsü elle tutulan, gözle görülen onun matematiksel ölçüsü ve bir geometrisidir. O gerçeğin ruhunu yansıtan ölçüsü ise; dini, ahlaki ve manevi değeridir. Doğru şekil dediğimiz zaman doğruluk ölçeklerinde oluşturulmuş şekilden söz edebiliriz. İyi bir şekil dediğimiz zaman, iyilik ölçeklerinde bir şekli düşünürüz.

Güzel bir şekil ise aynı mantıkla güzellik ölçeklerine uygun bir şekil aklımıza gelmektedir. Esas olan ölçüdür. Ölçü tektir. Fakat şekil ve bütün şekiller o ölçüye uyandır. Bu bir giysidir. Bu bir yiyecektir. Bu bir duruştur ve davranıştır. İnsanlar şekliyle değil, duruş ve davranışlarına göre yargılanır. Doğru, iyi ve güzel davranış ölçülü olan Kuran'la kuşanılmış ve kuşatılmış bir ölçüdür.  

Ölçü Şekli Belirler; Şekil Ölçüyü Belirlemez


Ölçü Şekli Belirler; Şekil Ölçüyü Belirlemez. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Önemli olan ölçüdür. Önce ölçü gelir. Şekil ise doğal olarak ölçüye uyar. Tesettür burkadır, çarşaftır, ferecedir, peştemaldır, pardösüdür diyen olabilir. Ama bu giysilerin hepsinin adı başka başka ve kıyafet şekilleri de başka başkadır. Biz Allah'ın tesettür emrindeki ölçüyü esas alırız. Bir kıyafetin ölçülü olmasına bakarız. Tesettür konusuna da kıyafet ve davranış olarak yaklaşırız.

Hayatımızı Kuran'a göre belirlersek eğer; her konunun bir ölçü tarafı vardır. Yemenin, içmenin, giyinmenin, konuşmanın, gülmenin ve ağlamanın da bir ölçüsü vardır. Madem ki inanan insanlarız, en başta hayat rehberimiz olan Kuran'la yaşar ve Kuran ölçüleriyle hayatımızı şekillendirmeye çalışırız. Yoksa nefsimizin çektiği ve beğendiği ölçüsüz bir şeyi inanç değerlerimize uydurmaya çalışamayız. Ölçüsüz bir şey ölçüye uymaz ve ölçüsüz bir şey de hiç bir işe yaramaz.

Kıyafet ve Davranış

İnanan ve inandığını hakkıyla yaşamak isteyen müslüman kadın ve erkekler kıyafet ve davranışlarına azami derecede dikkat gösterirler. Kadınlarımız yaratılıştan cezbedici özelliklere sahip olduğundan erkeklerden de giyim kuşam ve davranışlar konusunda daha çok hassasiyet göstermeleri çok doğaldır. 

Kitabımız Kuran'da müslümün kadınların giyim kuşamıyla ilgili tesettür ayetleri dikkat çekicidir. Kur'an kıyafetle ilgili ölçü verir. O ölçüye göre müslüman kadınlar da giyim kuşam ve davranışlarına özen gösterirler. Dinimizdeki hüküm ise; Kadınların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır.

Giyinme konusunda elbette işin fıkhi yönüyle ilgili kısmını ilahiyatçı hocalarımızdan bütün ayrıntılarıyla öğreniyoruz. Biz giyim kuşamın daha çok işin sosyal yönüyle olan kısmına bakarsak, kullandığımız kıyafetlerin en başta inandığımız değerleri hakkıyla yansıtacak ve asla değerlerimize ters düşmeyecek şekilde olmalarına dikkat ederiz. Daha doğrusu; doğru düzgün giyinmek kadının da erkeğin de ihtiyacıdır. Elbette inanan ve takva sahibi olan bir müslüman, evinde, mahreminde kullandığı kıyafetiyle, yani ev kıyafetleriyle, dışarıya çıktığında, kullandığı sokak ya da işyeri kıyafeti farklı olacaktır. 

Daha Fazla Modanın, Kurbanı Olmayın

Moda üzerine birçok yazı yazılıyor fotoğraflar çektiriliyor. Ben daha stilim, ben daha tarzım, ben daha güzelim yarışına girdikçe, bir o kadar rüküş görüntü çıktığının farkına varılmıyor. Unutmayın daha fazla moda, her zaman daha iyi değildir. Ya da kıyafeti tamamlamak için yapılan abartılı makyaj, sizi daha güzel gösterecek değildir. Bazen kötü sonuçlar ortaya çıkartarak, sizi katıldığınız davette, ya da bulunduğunuz pozisyonda gülünç duruma düşürebilir.

En son katıldığım İstanbul Modest Fashion Week programında katılımcı ve davetlilerin stillerini fazlasıya inceledim. Bazıları sadeliği şıklıkla buluştururken, bazıları da abartının dozunu oldukça kaçırmış haldeydi.

"Organizasyondaki akşam yemeğinde, abiye elbise giymek bu durumun en basit örneğiydi mesela."

Ya da iki gün dolu dolu ve koşturmacalı süren organizasyonda, abartılı ve giyilmesi zor topuklu ayakkabı tercihi de bana göre yardırgayıcı bir durumdu. Ya da size yakışmayan, çok uç tasarımlar seçilmesi bir moda kurbanı olduğunuzun göstergesi.

Tesettürlü Tasarımcıların Farkı..


Muhafazakar giyim sektörü günden güne büyüyor. Bununla birlikte her geçen gün birçok marka ve tasarımcıyı duymaya başlıyoruz. Dünya markalarının giderek muhafazakar giyime yönelmesi, aynı zamanda Türkiye’nin giyim kuşamda sağladığı özgürlükle de tesettür giyim sektörü gittikçe büyüdü.

"Tesettür giyimin nasıl olması gerektiğini bilmeyen, sırf sektördeki büyük pastadan pay alabilmek adına tasarım yaparak sektöre giren markalar ise, yaptıkları modellerle bir tesettürlü kadının hassiyetlerini bilmediklerini ortaya koymaktalar. "

Pardon!.. Saçın Görünüyor...

Tesettür kavramının içinin boşaltıdığı son yıllarda, örtülü kadınların hassasiyetlerinin günden güne azaldığını görmek beni fazlasıyla üzüyor. Yapılan bir yanlış ve hatalar, sosyal medyanın gücü sayesinde herkese anında görüntülenebiliyor. Artık çoğumuzun elinden telefon düşmez hale geldi. Zamanımızın çoğu da sosyal medya hesaplarında geçmekte. Kim ne yapmış, ne paylaşmış, ne giymiş, nereye gitmiş derken herkes herkesin hayatından anında haberdar oluyor.

Son yıllarda ölçülü giyim kavramının içi tamamen boşaltılmakta. Vücut hatlarının tamamen ortaya çıkartıldığı kıyafetler, allanarak ve pullanarak kadınlara güzel gösterilmeye çalışılıyor. Sonrasında cinsel algıyı çağrıştıran yırtık kotlar tesettürlü genç kızlarımızın gardroplarında kendisine yer bulmaya başladı. Şallarda ve eşarplarda boynun tamamen görünmesi sanki bir stil ve trendmiş gibi servis edilmeye başlandı. Şalın ve eşarbın bağlanış şekli de bol bırakılarak, boynun ortaya çıkması ile daha şık olunduğu kavramı oluşturuldu. Bu da yetmezmiş gibi kulaklarda sallanan o abartılı küpeleri de ne yazık ki  görmeye başladık.

Zaman geçtikçe daha hangi yanlışla karşılaşacağız diye üzülürken, bu kadar da olmaz dedirten bir görüntü ile karşı karşıyayız. Artık şaşırtıcı bir şekilde, bonesiz kullanılan şallarda saçların çıkmasına şahitlik ediyoruz. Sosyal medyaya verilen bu fotoğraflarla genç kızlarımızın adeta beyni yıkanıyor. Niçin örtündüğünü bilmeyen bir gençliğin ortaya çıkması için çaba sarfeden bazı güçler, bu emellerine kolaylıkla ulaşıyor. Sosyal medyada çok fazla denk geldiğim bu görüntüleri sokaklarda görmeye başlamak ise, benim için ayrı üzücü. Bu yanlışa düşen herkese “Pardon!.. Saçın görünüyor...” demek istiyorum artık.

Hem Modada Uzman, Hem de Manken Olunabilir mi?


Günümüzde iş ve kariyer planında yapılan konuşmalarda, profesyonellik kelimesi sık sık kullanılmaktadır. Profesyonelliğin türkçe tam olarak karşılığı ise uzmanlıktır. Profesör kelimesi de profesyonellik kavramından doğan bir kelime olarak, bir nevi türkçe karşılığı da uzmanlıktır. Dolayısıyla profesyonel bir kimse, bir alanda ustalığını gösterir ve ustalığın hakkını tam anlamıyla yerine getirir. Birden fazla kariyeri olduğuna inanan kimse birden fazla iş yapabilir ama, tam anlamıyla bir işi yerine getirebilir mi tartışılır.

Bir insan iyi bildiği ve iyi seçtiği mesleği icra ettikçe diğerine zaman bulamıyor. Bir konuda ve bir işte bütün hayatını veren kişi içinde o alanda usta, uzman, hatta otorite olduğunu söylememiz mümkün. İşimiz gereği kendimizi kadın giyim ve kıyafet konusunda yetiştiriyor, özel olarak da tesettür alanında iş yapmaya çalışıyoruz. O kadar eksiğimiz var ki, bu eksikliklerimizi tamamlamak için bile zaman bulamıyoruz diyebilirim. Piyasaya baktığımızda kendisini moda ve stil alanında yetiştirmiş kimselerin tesettürü modaya uydurma yanlışlığı içinde olduğunu görmekle birlikte, kendisi de bizatihi koleksiyonun mankenliğini yaparak, tesettür kavramı içine yırtık kot pantolon modasını sokmaya çalışıyorlar.

Modaya Göre Değil; Ortama Göre Giyinmek


Bir kişi  yeme içmedeki tercihlerinde kendisi için hangisinin sağlıklı ve yararlı olabileceğini zamanla öğrenebiliyor ve tecrübe edebiliyor. Ona göre seçimini yapabiliyorsa, giydiği elbisenin, kullandığı takı ve aksesuarların kombinasyonunda kendisine yakışacak olan parçaları ve kombin elementlerinin neler olabileceğini de bilmede zorluk çekmez. Asıl önemli olan püf nokta, neyi nerede ve ne şekilde  giyinip kuşandığımızdır. Özellikle kadınların bu konuda  çok hassas ve titiz olduğunu söyleyebiliriz.

Bayramlık Elbise

Fakir bir ailenin çocuğuydum diyordu  ilkokul öğretmenim benim. Yokluğun da bir değeri, fakirliğin de bir rütbesi vardı diyerek söze başlıyor, eski zamanlardan, anılardan, bayramlardan söz ediyordu. O kadar tatlı anlatıyordu ki, bütün sınıf onu can kulağıyla dinliyordu. O şöyle diyordu;

 "İnsanlar birbirlerine maddiyatla değil, kalbiyle yaklaşıyordu çocukluğumuzda. Zengin fakire tepeden bakmaz, fakir de zengin karşısında iki büklüm olarak eğilmezdi. O zamanlar zenginlik sıhhat ve afiyetti. Seven ve sevilen kalpti zenginlik. Güleryüz, gülümsemeydi zenginlik. Bayram gelmeden bayramlıklar alınırdı alınmasına ama, bir takım düzülmezdi. Bir bayramda sadece bir elbise, ya da sadece bir kazak alınır. Bir ayakkabı, ya da bir nakışlı yemeni bizim yüzümüzün gülümsemesine yeterdi. Önceki bayram alınan bir parçayla bu bayram için alınan bir parça kombinlenir, üzerimizde taşıdığımız yeni alınan bayramlık parçanın mutluluğu, yüzümüzden okunurdu açıkcası."

Ramazan Ayının Ulviyeti, Kıyafetlerimize Yansımalı


Ramazanın ulviyeti kıyafetlerimize yansır. Ramazan ayı hepimizin bildiği gibi on bir ayın sultanı.  Bütün bir yılın ağırlıklarını, üzerimizden atma fırsatını tanıyan o mübarek ay; aynı zamanda günahlardan arınma ayı. Aslında ramazan ayının heyecanı, üç aylara girdiğimizde başlar. Bu duygularla kendimize, daha çok çeki düzen vermeye başlarız. Ramazanla birlikte kıyafet seçiminde de özen gösteririz. Bu ay oruç ayı, daha fazla namaz, niyaz ve dua ayı. Allah'a yaklaşmanın Onunla hemhal olmanın imkanını yakaladığımız mübarek ay.

Her zamanki günde beş vakit namaz kılmanın yanısıra, bir ay boyunca orucun bize kazandırdığı, sevgi, şefkat ve merhameti bütün hücrelerimizle yaşarız ramazanda. İnsani ilişkilerimizde, vicdanın ve ulvi duyguların insana ve müslümana yakışır biçimde şekil bulduğu bu ayda, davranışlarımızda olduğu kadar, giyindiğimiz elbiselerde, takındığımız takılarda, kullandığımız aksesuarlarda da daha fazla kendini gösterir.

Zarafet Kadınlara Mahsustur

Uzun yıllar tekstil sektörünün içinde bulunmuş, daha sonraları reklam ve pazarlamada marka oluşturma ve marka yönetmeyi de içselleştirmiş bir kadın olarak, geçmişten bugüne kadar baktığımda zarafetin bir kadın için çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Yılların tecrübesiyle anladım ki bütün kadınlar zarif olmayı ve en azından zarafetini korumayı kendileri için zevkli olsa da, dert edinmekteler. Onun için sadece zarafeti giyim kuşamla ve modayla özetlemenin yanlış olduğu kanısındayım.

Özellikle şuurlu bir  kadın için zarafetin önemini vurgulamak istiyorum. Kısaca zarafet erkeklerden çok, kadınlara yakışan bir kelime. Zarafet Allah tarafından kadına verilmiş bir lütuf. Zarafetin özünde aynı zamanda edep var. Yüz kızarma var. Onun için müslüman bir kadın zarafetini sadece giydiği elbiseyle, kullandığı aksesuarla göstermez. Bilakis zerafetini inanca dayalı, başta tesettür kaidelerini içselleştirmiş olarak, bakış, duruş, davranışlarıyla taban tabana zıt  farklı dünya görüşündeki  insanların bile hayranlık duyabileceği değerlerle varlığını gösterir.

Moda ve Stil Danışmanlarıyla Marka Yolculuğu


Bütün dünyada kadınların vazgeçemediği üç alışkanlıkta, sektörlerin  birbiriyle kıyasıya  rekabet içinde olduğunu biliyoruz. Bunları en başta tekstil, ikincisi kozmetik, üçüncüsü de aksesuarlar olarak sayabiliriz. Bütün kadınların en büyük zevk ve ihtiyaç kaynakları özellikle, bu üç alışveriş grubu içinde yoğunlaşır. Elbette kadınların alışkanlıkları, anlayışları, zevki ve sorumluluğu bunlardan ibaret değildir. Ama kadınlar için bu üç özellik olmazsa olmazlardandır.

Kadınlar alışverişte de hassastır. Bir elbisedeki bir düğmenin rengini, ya da şeklini sorun edebilir. Eğer o elbiseyi çok beğendiyse, ona sahip olmak ve o elbiseyi gardırobunda görmek istiyorsa, düğmesini değiştirtir, hatta  istediği tadilatları da elbise üzerinde yaparken, kendi zevkini ötelemeden, alacağı ve kullanacağı elbiseye çekidüzen verir. Tüm markalar kadınların bu isteklerini iyi bilir. Bir müşterinin memnuniyeti için her türlü argümanı devreye sokarlar. Çünkü bir müşteri demek, on müşteri demektir. Bir müşteri kaybı demek de on müşteri kaybı demektir. Onun için bir ürünün vitrine gelinceye kadar olan üretim esnasında, her türlü kadın duygusu bir değer olarak kriterlerde yer alır. Bununla da yetmez, reklam, pazarlama ve satış sonrası müşteri memnuniyeti ölçümleri de markayı şekillendirir. Markayı güzelleştirmenin, itibar kazandırmanın en önemli yanı da orantılı olarak tanıtımı ve piarıyla birlikte markanın kurumsal davranışı, müşteriye bakışı ve dünya görüşü de önemli bir yer tutar.

Kıyafetlerimizle Yenilenmek ve Güncellenmek


Giyim kuşam kültürünü aynı zamanda kendimiz için, bir çeşit  ruhen tatmin aracı olarak görebiliriz. Göz görür, gönül çeker. Birçok elbise ve aksesuarımızı ihtiyaç duymadan da, vitrinde gördüğümüzü satın almak isteriz. Üstelik buna benzer gardırobumuzda kıyafetimiz olsa da, ama bunun rengi mavi, evdeki kırmızı diyerek bahaneler de buluruz. Böyle böyle gardıroplar tıka basa dolar, taşar, artık ayakkabılarımızı bile koyacak yer bulamayız. Kırk çift ayakkabım var benim diyenlere rastlarsınız. Bunlar sanki ayakkabı çanta delisidir. Oysa bu delilik; varlıkla eş değerdir. Parası olan çatır çatır harcar, kullansa da, kullanmasa da o anlık duyguyla alış veriş yapar, mağzadan da sahte bir gülümsemeyle çıkar ve mutlu olduğunu düşünür.

Kendimizle Nasıl Yüzleşiriz


Yıllar önce sinemalarda orjinal adı "Face To Face" olan ve türkçe karşılığı  "Yüz Yüze" olan bir film oynatılıyordu. Filmde yüzleşmenin ne demek olduğunu kendi içindeki anektodlarıyla seyirciye ustaca anlatılımıştı. Bu filmde batı kültürü bir nevi yeriliyor, ama doğrusu da müphem bir şekilde seyircinin sağduyusuna bırakılıyordu. "Yüz Yüze" film afişi de çok ilgimi çekmişti doğrusu. Burada insan bir anlamda kendisiyle yüzleşmeliydi. Kendisini sorgulamalı ve aynı zamanda olduğu gibi olmalı, kıyafetleriyle de başkasını yanıltmamalıydı. Ne yazık ki kendisiyle yüzleşmeyen bir insan başkasıyla bir iletişim de kuramıyordu. Çünkü davranışları samimi olmayınca, aslında yapmacıklığı sırıtıyor ve iki yüzlülüğü suratından kötü bir makyaj gibi akıyordu. 

Hayatımıza Anlam Katan Objeler

Her insanın kendisi için değer verdiği bir takım objeleri vardır. Onları bazen saklar, bazen üzerimizde taşır, bazen çalışma masamızda bulundururuz. Evde, mutfakta, yatağın başucunda, bir komedin üzerinde, ya da aynanın karşısında, hayatımıza anlam katttığını düşündüğümüz, varlığıyla kendimizi iyi hissettiğimiz objelerimiz, aslında bizim için, bize has birer anıdırlar. Anneden, babadan, ve büyüklerimizden kalma, sevdiğimizden bir parça, dostluk ve arkadaşlık adına hatıra dolma kalem, saat, yüzük ve kolyelerimiz vardır.

Bazen bu objeler somut birer figür olmakla birlikte, soyut değerler de olabilir. Bazılarını bir armağan ve anı olarak, bazılarını da kendimiz satın alırız. Aynen kıyafetlerimiz, takılarımız ve kullandığımız aksesuarlarımız da böyledir. Kullandıkça bu objeler sanki eskimezler ve eskidikçe de bizim nazarımızda daha da değer kazanırlar.  Kimisi bu objeleri kendine uğur getirdiğine inanır. Tabi ki bunun inancımızda yeri yoktur. Bu psikolojik bir olaydır. İyi insanların, güzel insanların bize armağan ettikleri birer objelerdirler. Bazen de bir tablonun, resmin, bir dal parçasının, bir kuru yaprağın bile, bizde bıraktığı ruhsal durum, belki de terapi bir özelliği vardır.

Tesettür Markalarının Sorumluluğu

İslam ülkelerinde inanç ve yaşam özgürlüğü rejim sorunu olmaktan çıktıkça, müslüman kadınlar, kendi kıyafetlerini özgürce belirleme ve kullanma konusunda da bireysel beğenileriyle hareket etmeye başladılar. Aslında giyim kuşam siyasi ve idari bir sorun değildir. İnanca ve beğeniye dayanan sosyal ve kültürel bir değerdir.  İnanan ya da inanmayan, inancını tam hakkıyla yaşayan ve yaşamayan kim olursa olsun, giyinme ihtiyacını bir takım kriterlerle kendisinin belirleme hakkına ve ve özgürlüğüne sahip olması demek, aynı zamanda o ülkenin insanlarının bir özgüvene sahip olması anlamına da gelir.

Başörtülü Bir Kadın Portresi


Kanadalı ressam Laura Brink'inden başörtülü bir kadın portresi.  Bu yağlı boya tablo gerçekten nadide bir eser. Bu başörtülü kadın resmi hangi inancın, hangi kültürün ve hangi medeniyetin görsel bir yansıması olursa olsun, resim olarak bence şaheser olarak nitelendirilmelidir. Bu resmin arka fonundaki separasyon motiflerine bakacak olursak, bu resim tema olarak Endülüs yaşam külkürüne ait olduğu söylenebilir.

Güzellik Sorunsalı

Bütün kadınların yaratılıştan güzelliği vardır. Kadınları güzel yapan letafetidir. Allah bütün kadınları eşleri için latif bir varlık, çocukları için müşfik ve merhametli bir anne niteliğinde yaratmıştır. Letafet kadının, kadınsı hoşluğudur. Bu da yaratılışta kadına özgü verilmiş bir özelliktir. Kadın yine de süslenir, içindeki güzelliği ve hoşluğu kıyafetiyle de bulunduğu ortamda yansıtmasını bilir. Burada dikkat edilecek husus, kadının kadınlığını değil, kadınlık değerlerini en üst mertebeye taşıyacak olan, asalet, zerafet ve şıklığıdır.

Elbette bir kadının ev kıyafeti, sokak kıyafeti, dış giyimi farklı olacaktır. Bu farklılık inanç, örf, adet ve geleneklerinin yanısıra, almış olduğu terbiye ve kültürüyle de yakından ilgilidir. Önemli olan bir kadın ben güzelim, ben güzel ve alımlı olmalıyım dediğinde, bunun zaman ve mekan şartlarının olacağını da bilmesidir. Çünkü bizim gibi İslami hassasiyetleri olan ülkelerde ve toplumlarda, kadın başlı başına mahremiyettir. Çocuklarının yanında bile derli toplu bir kıyafet kullanacak ve davranışlarına da dikkat etmesi gerekecektir.