Pantolon, sanayi devrimiyle birlikte kadın işçilerin rahat
etmeleri düşünülerek, bir işçi giysisi olarak kadınların hayatlarında yer aldı.
Kadın, erkeklere has işleri de yapmaya başlayınca maskülen ve uniseks kıyafetlerin
tamamı, kadınların gardırobunda yer almaya başladı. Belki zaruretten doğan bu
durum, sanki pantalon kadınların olmazsa olmaz çağdaş bir giysisi olarak
algılanmaya başlandı. Oysa pantalon gerçekte bir kadın giysisi değildi. Ne
yazık ki, kıyafetler duygu ve düşünceleri ve davranışları da değiştiriverdi.
Kıyafet kültüründeki bu paradigma değişikliği, bütün değerleri domino taşı gibi
etkiledi ve alt üst etti.
Sosyal hayatta da grafize edilen, yönlendirme tabelalarında;
kadın için etek, erkek için de pantolon imgeleri yer alır. Zaten kadınların
genel olarak gardıroplarında daha çok etekler yer almalı. Bazı hanımefendiler
ise asla pantalon kullanmazlar ve kendi kültür kodlarıyla çatışmazlar.
Kadınların etek boyları kendi anlayışları doğrultusunda maksi, mini, dizaltı
etekleri tercih ettikleri gibi, daha marjinal süper mini etek giyen punkçu,
popçu, rockçı akımların giyim tarzı etkisinde kalan bayanları da görmek mümkün.
Oysa eteğin bir giysi ve imajdan önce kadının mahrem değerlerini koruyan bir
unsur olduğunu da unutmamak gerekir.