Kadın kutsal bir varlıktır. Dini inancı, etnik kökeni, ülkesi, anlayışı, yaşantısı, kültürü her ne olursa olsun, kadın bir annedir. Kadın nisa, insan, ünsiyet gibi kelimelerle aynı kökten gelir. Kadın olmak değer olarak insanlığı temsil eder. Kadın olmak, kaynaşmayı simgeler. Dolayısıyla kadınlara genel olarak bakışımız cinsiyet üzerinden değil de, insanlık değerleri üzerinden olmalıdır. İslam inancı gereği de Kur’an-ı Kerim bütün insanlığa hitap ediyor; aynı zamanda erkeklere ve kadınlara ayrı ayrı hitap ederek onları uyarıyor. İnancımız gereği olarak, kadınlara bakışımız ve kadınlarla karşılıklı muamelemiz adalet değerleri üzerinden haklarının korunması yönünde olmalıdır.
Günümüzde dünya artık bir köy haline gelmiştir. İnternetteki sosyal medya ağlarıyla çok kültürlülük daha da yaygınlaşmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum süreci içerisinde Müslüman kadının Avrupa ülkelerindeki algısını pek de olumlu sayamayız. Avrupa’daki Müslüman kadına bakış; hoşgörülü değil de, dışlayıcı, hor görücü bir bakış açısına sahiptir. Avrupa kökenli batılı insan, İslam kadınına etnik ve kültürel farklılıklara tahammülü olmayan bir tavır göstermektedir. Avrupa da medya ve algı yöneticileri doğru, iyi ve güzel kavramı kendi inandığı değerler üzerinden, sadece Müslüman kadına değil, göçmen toplumlara; gerek kadın, gerek erkek, gerek çocuk imajını ikinci bir sınıf olarak oluşturmaktadırlar.
Oysa Avrupa Birliği, insan hakları ve insani değerler üzerinden karşılıklı rızaya dayalı bir birlik oluşturmalıdır. Aslında gidiş de o yöndedir. Sadece Avrupa Birliği’ni oluşturan bütün ülkelerin Hıristiyanlık inanç ve kültür değerlerine sahip olmalarına karşılık, Türkiye’nin toplum olarak İslam inancına sahip olması ve İslam inancından doğan kültür ve medeniyete sahip olması Avrupa Birliği ülkeleri toplumlarında bir çelişki yaratsa da, asıl olan insan hakları evrensel değerleri üzerinden adalete ve hakkaniyete dayalı bir birlik oluşturabilmektir. Türkiye bu açıdan doğu ile batı arasındaki farklı inançların, farklı kültürlerin birbirini tanıması ve insanlık değerlerinde kaynaşması açısından bir mayadır.
Müslüman terörist değildir! Asla Müslüman terörist olamaz! Avrupalı kadının din, inanç, maneviyat, ahlak, iffet ve namus kavramları Müslüman kadınlara göre çok farklıdır. Avrupalı kadın pozitif, modernist ve seküler bir anlayışa sahip. Avrupalı kadın otantik ve mistik düşüncenin çok ötesinde özgürlük sınırlarını zorlayarak yaşayan kadındır.
Avrupalı modern kadın formu; giyim kuşam, yeme içme, cinsel değerler İslam kadının anlayışıyla çelişmektedir. Müslüman kadının önceliği ise, iffet ve namus kavramıdır. Burada devletin baskısından çok toplumun mahalle baskısı sorun yaratmaktadır. Burada önemli olan husus; senin değerlerin sana, benim değerlerim bana anlayışı karşılıklı saygıyı getirmektedir. Sadece insan olarak ve kadın olarak Avrupa birliği ülkelerinde özgürlükleri koruyan, bununla birlikte toplum hayatının düzeninde önemli bir yeri olan yasaların bütün vatandaşlar için geçerli olmasıdır.
Bize düşen kendi imajımızı ve itibarımızı arttıracak ilim ve irfanımızla, Avrupa Birliği içinde katma değer yaratmamızdır. Batılı toplumları ve batı insan profilini tanımak, aynı zamanda kendimizi tanıtmaktır. Meşhur 11 Eylül terörü islamafobi algısını körüklemiştir. Bu algı bütün dünyada karşılık bulmaktadır. Önemli olan bizim önyargıları ortadan kaldırıcı çalışmalar yapmaktır. Böylece islamafobi algısını yöneten güçlerin beklentilerini de boşa çıkartmaktır. Bu da insan olarak İslami, insani ve vicdanı nitelikleri üzerimizde taşıyabilmek; doğru, iyi, güzel kavramlarını kendimize yakıştırabilmektir.
Türkan Eraslankılıç
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder