* Öncelikle modaya olan
ilginiz nereden geliyor? Başlangıç hikâyenizden biraz bahseder misiniz?
Küçüklüğümden
beri modaya ilgim vardi. Bebeklerime kıyafet dikmekten hoşlanırdım. 12 yasinda
tesettüre girince cok zorlandım. Spor yapmayı ve aktif hayatı seven bir genç
kız olarak özellikle Amerika’da kıyafet bulmak zor oluyordu. Türkiye’de ise
tesettürlü kıyafetler yaşlı kadın kıyafeti gibiydi. klasik, kalıplaşmış ürünler
vardı. Bundan dolayı da dünyanın ilk tesettürlü modacısı olmak istiyordum;
böyle bir idealim vardı. İlk önce işletme eğitimi aldım, sonra moda egitimi
aldım, simdi de yüksek lisansıma devam ediyorum.
* İlk defilenizi Dallas’ta
yaptınız. Bu defileden sonra Amerikalı kadınlardan nasıl tepkiler aldınız?
Oldukça pozitif tepkiler aldık. Müslüman olmayan bir çok kadın
tasarımlarımızı cok begendiklerini, başlarını ortmeseler de kıyafetlerin onlara
hitap ettiğini ve cok zarif bulduklarini ifade ettiler. Defile sayesinde
Amerikalı müslüman olmayan müşterilerim de oldu.
* Comfijab başörtülerinin tasarım sürecinden
biraz bahseder misiniz?
Comfijab başortülerimiz her tasarımım gibi
ihtiyaçtan doğdu. Spor yapan, aktif hayatı olan bir kadın olarak, rahat, pratik
bir başörtüsü arayışındaydım. Ata bindiğimde başörtüm üzerinde kask olmasina
ragmen, atin hızından ve rüzgardan uçuşuyordu. Attan indiğimde harpten çıkmış
gibi oluyordum. Koşu yaparken, kayak yaparken, yine normal ipek başörtülerle
rahat edemiyordum. Neden kendim bir tasarım yapmıyorum diye düşünürken harika
bir tasarım ortaya cıktı. Açıkçası hiç bir zaman bone kullanmaktan hoşlanmadım.
Baş örtmek o kadar vakit aliyordu ki; başını örtüp evden dışarıya çıkana kadar
insan gideceği yere geç kalıyor. Bir ev gezmesine gittiyseniz başınızı
açacaksanız, yine bir sürü sorun oluyor. Bütün bu faktörleri bir arada
bulundurarak bir çözüm ürettim. Comfijab pratik başörtüsü on saniye içinde başa
örtülebiliyor. İç bonesi, iğne, ütü gerektirmiyor. İstediğiniz kadar makinede
yıkayın, kurutun, eskimiyor. Ben ilk dikilen Comfijabimi hala kullaniyorum.
Pırıl pırıl ve oldukça şık duruyor. Bir de farklı sekilerde örtülebiliyor.
İsterseniz tek olarak, isterseniz başka bir örtüyle; şalla, kasket, bere, ya da
şapkayla kullanabiliyorsunuz. Birçok müşterimiz özellikle yolculuk için tercih
ettiklerini söylüyorlar. Yolculukta başörtülerini çıkarıp abdest almak
istediklerinde rahatca kullanabiliyorlar. İnanılmaz pratik. Bir çok doktor müşterimiz
steteskopu rahat takip cıkarabildikleri icin severek kullaniyorlar. Ayrıca
mezuniyet Comfijablerimiz de mezuniyet kepleriyle harika duruyor.
Düğün sezonuna girdiğimiz icin, şimdi gelinlik
başı icin tasarladığımız Comfijabler oldukca popüler. Herkese muhakkak tavsiye ederim!
Başını yeni örten, sonradan müslüman olan
Amerikalı müşterilerim başlarını nasıl örteceklerini bilmedikleri için onlara
kolaylık sağlıyor. Ayrıca başını yeni örten genç kizlar da oldukca rahat
ediyor. Benim kızım başını örtmeye başladığından beri başka ortu takmiyor. Ayni
pratikliği hiç bir üründe bulamadı. Ben de genellikle Comfijab kullanıyorum,
başka bir başörtü örtersem bütün gün düzeltmem gerekiyor, oldukca bunaliyorum.
* Türkiye’de “marka giyinmek” diye bir şey var
ve bu konuda Türk halkının tasarımcı odaklı bir moda anlayışı oluşmamış. Bunun
sebebi nedir sizce?
Bence bunun sebebi psikolojik ve sosyolojik faktörlere dayanıyor.
Kadınların modayı sınıf atlamak, yada toplumda belli bir statüye sahip olmak
icin kullandiklari bir gercek. Bu dünyanın neresine gitseniz, karşılasabileceğiniz
bir durum. Mesela, kadınlar baska bir kadının ilk çantasına bakar, inceler.
Kadının taşıdığı çanta sosyo-ekonomik durumunu yansıtan bir parçadır.
Türkiye’de açıkçası marka giymek ve özellikle marka çanta kullanmak absürt bir
seviyeye ulaşmıs. Her markanin taklidi yapılan ülkemizde, kadınların taklit
üretiminden faydalanabildiği de bir gercek. Bir kadın hayatında kaç tane
Chanel, kaç tane Dior çantaya sahip olabilir? Sosyal medyada modacılara,
bloggerlere, stylistlere baktığımızda her çanta markasının her rengine sahip
olduklarını görebiliyoruz. Kadınlarımiz farklı olayım, stil sahibi olayım,
pahalı ürünler kullanıyım derken birbiriyle yarış içine girmiş durumda.
* Tesettür giyim tek tip
olmaktan çıktı. Tesettürlü hanımların giyim tarzlarındaki değişimi nasıl
yorumluyorsunuz?
Aslında bir önceki sorunuzda bu konuya biraz giriş yapmış oldum. Ben Türkiye’ye
dışarıdan baktığımda açıkcası çok farklılık görmüyorum. Belki son bir kaç
senedir daha farklı giyinen hanımlar olmuştur ama, ben yurt dışından her
geldiğimde biraz saşırıyorum. Günlük yaşamda Turkiye’de olmadığım icin, belki
bazı şeyleri daha çok fark edebiliyorum. Herkes bir başkası olmak istiyor
açıkçası, kendi degil. Kendine özgü
tarzı olan çok fazla kişi olduğunu sanmıyorum. Bir kesimin kendine yakışıp,
yakışmaksızın sosyal medyada takip ettikleri kişi ne giydiyse, hangi ürün kullandıysa
onu aldığını düşünüyorum. İnsanlar kendilerine yakışanı değil, başkasında gördüklerini
giymek istiyorlar. Sosyolojik açıdan incelediğimizde almak istedikleri asıl
şeyin bir ürün değil, bir kimlik oldugunu görüyoruz. Bir başkası olabilmek, o
kisinin var olduğu kimliğe bu ürünle sahip olabilmek...
* Peki, Türk kadınının doğru giyindiğini
düşünüyor musunuz?
Zaman zaman doğru giyindiğini düşünüyorum, ama genellikle gece
kıyafetlerini gündüz giyildiğini ve aşırı abartılı giyindiklerini düşünüyorum.
* Tasarımlarınızda şapka kullanmanızın herhangi
belirgin bir sebebi var mı? Neden şapka?
Kendi tarzımdan ortaya çıktı. Ben başımı örtmeye basladığımda 12
yaşındaydım. Aktif bir yasam tarzım vardı. Kasket takmayi severdim. Bir sekilde
başörtüsü ile kombinlemeye başladım. İpek başörtüler devamlı başınızdan kayıyor.
Sabah başınızı örtüp evden çıkıyorsunuz, aksama kadar başörtünüzün bozulmaması
gerekiyor. Ben kendi tarzıma gore rahat bir örtme stili icaat ettim. Bu da
tasarımlarıma yansıyor. Tarzımı gören herkes uygulamaya başladı. Böyle bir
trend ortaya çıktı. Aslında amac sapka degildi. Amac sac gorünmeden rahat,
pratik, aktif yaşama uygun bir başörtme tarzıydı.
* Ablanız Merve Kavakçı’ya
tasarım yaparken nelere dikkat edersiniz? Ablanızın stilini nasıl yorumluyorsunuz?
Ablamin ilk başını örtmeye başladığından beri kendine has “cool” bir
tarzı var. Günlük hayatında spor giyinmeyi sever, ama tabiiki işi gereği
profesyonel giyinmesi gerekiyor. Gün icinde bir çok farkli programı olabiliyor,
öğrencilerine ders veriyor, toplantılara katılıyor, konferansda konuşma yapıyor,
ya da televizyonda bir programa katılması gerekiyor. Bu sebeplerden dolayı
kiyafetinin multi fonksiyonel olmasi gerekiyor. Her ortama uyabilecek
profesyonel bir kıyafet; yani genellikle
ceket/pantalon kombinasyonundan oluşuyor. Akademisyen kimliğini, siyasi
kimliğini kıyafetlerine yansıtmaya çalışıyorum. Onun zaten tanınmis bir çizgisi
var. Kıyafetleri genellikle askeriye esintili oluyor. Kıyafetlerinde her zaman
sadelik ön plandadır. Kıyafetlerine hareket veren küçük espirilere ve detaylara
önem veririz.
* Eğitim gördüğünüz moda
bilimleri alanında “tesettürlü kadınlar ve moda” konulu bir tez çalışmanız var.
Bu çalışmanızdan biraz bahseder misiniz?
İnanılmaz zevk aldığım bir çalışma, bir o kadar da beni zorlayan bir
çalısma. Tesettür ve moda ikilisinin sosyolojik, sosyo-ekonomik, piskolojik ve
filozofik yönlerden analizini yaptığım bir çalışma. Teori ağarlıklı bir tez.
Fikirlerinin analizini yapıp tesettür modasına yorumladığım entellektüeller
arasında Pierre Bordieu, Georg Simmel gibi isimler var. Tezimin bir kısmı da araştırmalarımdan
çıkan etnografik bir çalışma. Bir kaç sayfayla anlatmakla bitmez her halde. Özet
olarak bu kadar.
* Son olarak tasarımcı
kimliğinizin dışında Elif Kavakçı nasıl bir annedir? Kızlarınızla ve ailenizle
olan ilişkinizi nasıl yorumluyorsunuz?
Ne kadar şükretsem azdır. 2 kızım ve yapmak istediğim
islere her zaman destek olan bir ailem var. Bazen 5 dakika içinde günün programı
değişip beklenmedik farklı bir program çıkabiliyor. Her halde en güzel şey
kızlarımın her zaman bu değişken programıma adapte olabilmeleri. Her anne gibi
ben de kızlarımla vakit geçirmeyi seviyorum. Onlar da benim gibi spor yapmayi
seviyorlar. Eskiden pazar günleri büyük kızımla ve yeğenimle beraber ata binmeye
giderdik. Küçük kızım da ata binmeyi öğrenmek istiyor, belki oda bize
katılacak. Kızlarım bisiklete binmekten hoşlanıyorlar. Ben ne yazikki henüz
ögrenmedim. Onlar babalarıyla bisiklete binerken, ben de yanlarında koşu yapıyorum.
Eğer haftasonu spor yapmak için dışarıya çıkacak vaktimiz yoksa bahçedeki
tramplende zıplıyoruz.
Röportaj: Türkan Eraslankılıç
trkner@gmail.com
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder