Eskiden ev oturmalarına gidilirdi. Köylerde
yaşayanlarımız iyi bilir; elektrik yoktu gaz lambası kullanılırdı. Küçük bir
sehpa, etrafında genç kızlar kaneviçeler, gergefler işler, çeyiz hazırlıkları
yapardı. Anneler kızlarına çaputtan bebekler, babalar makaradan arabalar yapardı. O ilkel yaşamda
bile bereket vardı. Odanın duvarlarında aroması hoş kokan ayvalar, narlar,
mısırlar askıda dururdu. Herkes birbiriyle sohbet ederdi. Sevgi ve kaynaşma
vardı.
Tabi bunlar eskidendi. Şimdi elektrik var,
televizyon, telefon ve internet var.
Misafirler birbirleriyle sohbet edecekleri yerde, televizyon izliyor.
Sohbet ve muhabbetin adı bile yok!. Ekran bizi esir alıyor. Gazlı kolalı
içecekler, yağlı, unlu cipsler, çerezler ruh ve beden sağlığımızı da bozuyor. Tatminsizlik
ve doyumsuzluğun yanında sinirli, agresif oluyoruz. Sevgi, şefkat ve
merhametten yoksun kalıyoruz. Aile bireyleri ve toplum olarak paramparça
oluyoruz.
Eskiden sohbetin bir anlamı vardı;
birbirimizin dertlerine ortak olmak, sorunlarını birlikte çözmek vardı.
Sevinçlerine de ortak olmak, birbirimiz için umut olmak vardı. Bütün bunların
sebebi elektrik, televizyon, telefon ve internet değildi herhalde. Bunlar nasıl
kullanılır bilmeyişimizdendi. Oysa silah adam öldürmek için değil, kendimizi korumak
içindir. Bıçak adam yaralamak için değil, ekmek kesmek için, ilaç intihar etmek
için değil, şifa bulmak içindir.
Eskiden insanlık hangi temele oturuyorsa,
ona dönmeliyiz. Özümüze ve asıl kimliğimize dönmeliyiz. İnançla birleşmeli,
umutla yürümeli ve aynı duada gülümsemeliyiz.
Türkan Eraslankılıç
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder