Dış görünüşünüzle, iç dünyanız çatışmamalı. Kılık
kıyafetinizle ruh haliniz çelişmemeli. Kendinize herhangi bir elbise seçerken,
hayal ettiğiniz ve kalben de beğendiğiniz bir elbise olmalı. Aynı zamanda
da bu elbisenin gardırobunuzdaki diğer elbiselerle de uyum içerisinde kombin
yapılabilir olmalı.
İyi giyinmek için elbiselere illaki çok para harcamak
gerekmiyor. Herkes bütcesine göre mütevazi, fakat bir o kadar zarif giyinebilir
şık olabilir. Herkesin terendlerde ön sırada yer alan bir elbiseyi aynı
anda giyinme zorunlulu yok. Çünkü herkesin tercih ettiği model, trend de olsa,
sizin iç dünyanızla ve ruhunuzla bir araya gelmeyebilir. Şık giyinmeyi sadece paraya,
modaya, trendlere bağlamanın anlamsız olduğunu da asla unutmamak gerekiyor.
Benim savunduğum fikir modaseverlerin, trend tutkularının
tam aksine görüşler olabilir. Biraz durup düşünmek gerek; bir insan binlerce
insanın içinde tek başına bir kimlik olabilmeli ve tek başına kendisine özel
zevk anlayışına sahip olmalıdır. Kendisini özel gören aynı zamanda kendisine
özgü elbiseler giyinir, takılar takar, aksesuarlar kullanır.
Hali vakti yerinde olup da markaların koleksiyonlaştırdığı
konseptli elbise modelleri bazen entelektüel bayanların ilgisini bile çekmeyebilir.
Bundan dolayı da özel butikler, giyim mağazaları, elbise üzerinde müşterinin
isteğine göre, düzenlemeler ve tadilatlar yaparak daha da kurumlaşarak, müşteri
memnuniyetini gözetmeye başladılar.
Herkes tasarımcı olamaz. Herkes stil arayan bayanların ruh
halini analiz ederek onlara stil giysiler üretemez. Gereksiz her öğe bir
elbisede yüktür. Bu yükü, giyim kuşamda sadelikten hoşlanan bayanlar çekemez.
Dolayısıyla elit, entelektüel bir kimliğe ve kişiliğe sahip hanımefendiler,
şatafat yerine sadeliğin ihtişamında kendisini göstermek ister. Sadeliğin aynı
zamanda mütevazilikle eşdeğer olduğuni iyi bilir. Mütevazilik giyim kuşamda ve
davranışta kibarlık ve yücelikle eşdeğerdir.
Türkan Eraslankılıç
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder