Kıyafet sadece bedenimizle taşıdığımız bir giyim kuşam
değildir. Kıyafet aynı zamanda ruhumuzla bütünleşen bir kültür değeridir.
Kıyafetin bir görünen, gözümüze hoş gelen imaj kısmı, bir de onun derinliğinde
ruhumuzu okşayan ve inanç değerlerimizle bütünleştirdiğimiz kültürü vardır.
Kıyafet bizi biz yapan ve bizi biz olarak taşıyan, bir kimlik ve kişilik
kültürüdür.
Kendimize yakıştırdığımız bir kıyafet anlayış olarak dünyaya
bakışımızı, bilgi, birikim, kültürümüzü yansıtır. Aynı zamanda biz de,
şıklığımızı yüksek giyim zevkinde ararız. Çünkü kıyafet sadece giyinmek için
giyinmek değil, bilakis günümüzde kendimizi her anlamda seçkin bir kimlik ve
kişilik göstergesidir.
Vitrinde gördüğümüz bir elbiseyi beğeniriz. Onu o gün
edinmesek bile, sonraki zamanlarda yolumuzu değiştirir o vitrinin önünden geçeriz. İşte bu
elbise, bütün minimalist çizgileriyle beni anlayan ve beni anlatan ve beni en
iyi ifade eden elbisedir deriz.
Bir elbisede, hatta bir bütün olarak kıyafetimizde,
takılarımız ve aksesuarlarımızda, kendi değerlerimizle örtüşmeyen ve giyim
ahengimizi bozacağını düşündüğümüz bir unsurdan kesinlikle kaçınırız. Kıyafetle
oluşturduğumuz kompozisyon, sanat ve estetik adına sarsılmaz düşüncelerimiz,
duygu derinliğimiz ve bütünsel olarak kıyafetimiz davranış biçimimizdir.
Özellikle kadınlar erkeklere nazaran giyim kuşam konusunda
daha da titizdirler. Estetik formlara dikkat ederler. Kadın varlığıyla hangi
değerleri taşıyorsa, kıyafetlerinde de o değerlerin yansımasını görmek ister.
Elbette her kadının aynı giyim zevkine sahip olduğunu söyleyemeyiz. Sadece
kuşaklarası giyim kuşamda anlayışların değiştiğini görebiliriz.
Kırsal tarım kültüründen, kentsel sanayi toplumuna geçişte
kadınlarımızın kıyafetlerinde değişimler olmuştur. Eski kuşaklarda folklorik
elbiselerin dışında kullandıkları kıyafetlerin sadeliği artık günümüzde pek
görülmemektedir. Günümüzde estetik değerler moda trendlerinin belirlediği birer
değer olarak karşımıza çıkmaktadır. Ölçülü giyimi esas alırsak, bir kadın
kıyafetinin bütün parçalarında tasarım, stil, kreasyon elbise modellerine
yansırken, yerel anlayışlardan daha çok global ve büyük kitleleri etkileyen
formlar koleksiyonlarda minimalleştiğini görebiliriz.
Tesettür giyim olarak da adlandırılan, özellikle mütedeyyin
kesimin evrensel değerleri değişmediğinden, bir elbisedeki ana formlar inanca
dayalı olarak korunmaktadır. Sadece tesettür fikrinin bir inancın gereği olarak
hayata geçmesi; hicab, ibadet ve soylu bir davranış olarak görülmektedir. Bütün
dünyadaki İslam kadınlarının kıyafetlerinde titizlikle durduğu, düşünce
tesettürü modalaştırmak değil, tesettürü kendi hayatlarında bir şuur olarak görmüş
olmalarıdır.
Türkan Eraslankılıç
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder