Kıyafetlerimiz bizim imajımızdır. Giyindiğimiz elbiselerimiz, takındığımız takılarımız, kullandığımız aksesuarlarımız bir iletişim dili olarak karşımızdakilere ve etrafımıza yansır. Zaten bir kıyafet belirlerken, elbiselerimizin kumaşı, tasarımı, modeli sadece bizim şıklığımızı ve zerafetimizi yansıtmaz, kadınlık gururumuzu okşayan letafetimizi ve asaletimizi bir çizgi olarak belirler.
Aynı şekilde takılarımızı da; gerek altın, gümüş, mücevherlerimiz, zamanın ve mekanın ruhuna göre seçmemiz gerekir. İster özel bir davette olalım, ister kariyer sahibi olarak bir toplantıda konuşmacı olalım, istersek, çarşıda, sokakta, caddede, giyim tarzımıza göre takılarımız ve kullandığımız aksesuarlarımız hepsi de bir şarkının bestesi gibi noktalar gibi dizilmeli ve bezenmelidir.
Üzerimizdeki kıyafet bir bütündür. Yukarıda saydığım giysiler, takılar ve aksesuarların yanısıra, ruh halimiz, bakışımız, el kol, kaş göz hareketlerimiz kıyafetimizin nasıl taşındığıyla ilgili karşı tarafa bir anlam yükler. Hatta kıyafete göre de davranışlarımız ve duruşlarımız vardır.
Mütevazi olduğumuz kadar yumuşak iletişimimiz, ciddi ve resmi duruşlarımızla da adeta sütun gibi dimdik durmasını bilmeliyiz. Giyim kuşam, takı, aksesuar, bakış, duruş ve davranış bir bütün olarak bizim bir kıyafeti nasıl taşıdığımızı belirlemiş olur.
Kıyafetin hakkını bakış, davranış ve duruşumuzla vermeliyiz. Giysilerimiz ve takılarımız ne kadar değerli olursa olsun, ezik, büzük durmamız, kaygılı ve kuşkulu gözlerle bakmamız, yüzümüzün asık olması, ya da içimizde taşıdığımız negatif duygular üzerimizdeki kıyafetin iğreti durduğunu gösterir.
O halde konumumuza göre, ruh halimizi de düzene sokmalı, taşıdığımız maddi değerleri, manevi değerlerle örtüştürmeliyiz. Ancak üzerimizdeki kıyafetleri doğru dürüst o zaman taşıyabilir, o zaman zerafet ve asaletten söz edebiliriz.
Türkan Eraslankılıç
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder