Giyim kuşam kültürünü aynı zamanda kendimiz
için, bir çeşit ruhen tatmin aracı
olarak görebiliriz. Göz görür, gönül çeker. Birçok elbise ve aksesuarımızı
ihtiyaç duymadan da, vitrinde gördüğümüzü satın almak isteriz. Üstelik buna
benzer gardırobumuzda kıyafetimiz olsa da, ama bunun rengi mavi, evdeki kırmızı
diyerek bahaneler de buluruz. Böyle böyle gardıroplar tıka basa dolar, taşar,
artık ayakkabılarımızı bile koyacak yer bulamayız. Kırk çift ayakkabım var
benim diyenlere rastlarsınız. Bunlar sanki ayakkabı çanta delisidir. Oysa bu
delilik; varlıkla eş değerdir. Parası olan çatır çatır harcar, kullansa da,
kullanmasa da o anlık duyguyla alış veriş yapar, mağzadan da sahte bir
gülümsemeyle çıkar ve mutlu olduğunu düşünür.
Oysa varlıklı da olsan, gereksiz,
kullanmayacağın şeyler almamalısın. Para
harcamanın bir disiplini olmalı. Bir anlamda tüketici birey olma yerine,
bilinçli kullanıcı olmalıyız. Velev ki aldığımız elbiseler, ayakkabılar,
çantalar, hatta takı ve telefonlar bize göre modası geçmiş olabilir. Fakat
değerli ve kaliteli bir eşyanın
modasının geçmiyeceğini de biliriz. Bir süre önce aldığımız elbise, ayakkabı ve
aksesuarlarımızın neredeyse yarısını hiç kullanmayız. Ya da onları beğenmeyiz.
Ama yine de gardıroplarımızda nedense bekletiriz. Onları bir ihtiyaç sahibine
vermeyi de akıl edemeyiz. Bu kötü alışkanlık, herşeye sirayet eder. Bir zaman
evin darlığından, dolapların küçüklüğünden, hatta böyle bir evde yaşamanın zor
olduğundan bile yakınırız.
Aslında kıyafetlerimizle yenilenmek ve
güncellemek demek; ihtiyacımız kadarını satın almak, gereksiz alış veriş yaptık
ise, fazlalıkları gardırobumuzdan çıkartıp tanıdık, tanımadık kişilere vererek
gönül alabiliriz. Bir taraftan da sevdiğimiz bir elbiseyi, ayakkabıyı, hatta
çantayı tepe tepe kullanırız. Eskise bile, bir takım tadilatlarla ve
düzeltmelerle yeniden işlevlik kazandırırız. Bu da bizim için bir terapidir.
Sözün kısası önce giyim kuşam ve aksesuarlarımızdan başlayarak, fazlalıkları
ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak, çok severek giydiğimiz elbiselerimizi de
koruyarak, sadece ihtiyaç duyduğumuzda kılı kırk yararak gardırobumuza bir
yenisini eklemek akıllıca bir davranış olacaktır. İnsan zihnini kirleten,
ruhsal travmalara yol açan, savurganlığa karşı da aşılanmış ve bağışıklık
kazanmış olacağız.
Buradaki en önemli husus neyi nasıl
giyerim, nasıl kullanırım, ne yakışır ve ne yakışmaz gibi tereddütü olanlar
güveneceği kişlerin onayını alabilir. İşi gereği çok çeşitli elbiselerle gardropları tıka basa dolanlar, mutlaka profesyonel
bir stil danışmanından da profesyonel
destek alabilirler.
Türkan Eraslankılıç
çok doğru söylüyorsunuz
YanıtlaSil