Ramazanın ulviyeti kıyafetlerimize yansır.
Ramazan ayı hepimizin bildiği gibi on bir ayın sultanı. Bütün bir yılın
ağırlıklarını, üzerimizden atma fırsatını tanıyan o mübarek ay; aynı zamanda günahlardan
arınma ayı. Aslında ramazan ayının heyecanı, üç aylara girdiğimizde başlar. Bu
duygularla kendimize, daha çok çeki düzen vermeye başlarız. Ramazanla birlikte
kıyafet seçiminde de özen gösteririz. Bu ay oruç ayı, daha fazla namaz, niyaz
ve dua ayı. Allah'a yaklaşmanın Onunla hemhal olmanın imkanını yakaladığımız mübarek
ay.
Her zamanki günde beş vakit namaz kılmanın
yanısıra, bir ay boyunca orucun bize kazandırdığı, sevgi, şefkat ve merhameti
bütün hücrelerimizle yaşarız ramazanda. İnsani ilişkilerimizde, vicdanın ve
ulvi duyguların insana ve müslümana yakışır biçimde şekil bulduğu bu ayda,
davranışlarımızda olduğu kadar, giyindiğimiz elbiselerde, takındığımız
takılarda, kullandığımız aksesuarlarda da daha fazla kendini gösterir.
Özellikle kibir, gurur, statüyü yücelten ve
maddi zenginliği vitrinleyen, herkezin bütçesinden ayırıp satın alamayacağı
elbiseler tercih edilmemelidir. Ne pejmurde olmalı, ne de dünyayı işaret eden,
zevk ve eğlenceyi ön plana çıkartan giysilerden şiddetle kaçınılmalıdır.
Temiz, pak, sade ve sufiyane bir kıyafet tercih edilmelidir. Çünkü ramazan ayı
bütünüyle bir ayın her saati ve dakikası ibadetle geçirilebilecek bir anlayışın
yaşatılması gereken bir aydır.
Ramazan ayı boyunca ev içinde, mahremiyette
ve ev dışında, dışarı kıyafetlerimizde de ramazan ayının ulviyeti
hissedilmelidir. Pardösüler, fereceler, çarşaflar, başörtüler, şallar ve diğer
kullandığımız kıyafete dair parçalarımız tertemiz olmalı, oluşturduğumuz
kombinlerimizde estetik bir bütünlük sağlanmalı, göze batan ve iritici renk ve
modellerden kaçınmalıyız. Ramazan ayı elbette ruhumuzda, iç dünyamızda
yaşadığımız kadar, zahiren de, görünüşte bu ulvi ayın ikliminde
yaşadığımızı unutmamalı ve unutturmamalıyız. Vel hasıl ramazan ayında kıyafetlerimizle
yeniden biz olmalıyız.
Türkan Eraslankılıç
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder